Kıvırcık saçlı, yeşil gözlü, evin tek çocuğu Özge okulu çok sevse de sabahları uyanmakta oldukça zorlanırmış. Bu nedenle sabahları Özge'yi bir gün annesi Gamze Hanım bir gün babası Gökhan Bey uyandırırmış.
Yine bir pazartesi sabahı okula gitmek için uyanma vakti gelmiş. Özge'yi uyandırma görevi annesindeymiş. Ancak annesi hemşire olduğu için hastanede nöbete kalmış. O yüzden bu sabah Özge'yi babası uyandırmış. Daha doğrusu uyandırmaya çalışmış. Gökhan Bey ne kadar uğraştıysa da Özge'yi yataktan çıkaramamış. Polis arkadaşları ekip otosuyla onu almaya gelmişler ve kornaya basmaya başlamışlar. Gökhan Bey çaresiz ne yapsam da şu kızı yataktan çıkarsam diye düşünürken aklına "Su Şakası" oyunu gelmiş. Özge suya bayılırmış. Denize gitmek en sevdiği şeymiş.
Gökhan Bey mutfaktan bir çay bardağı su almış. Özge'nin yanına gelmiş. "Serinleme vaktiii!" diyerek suyu Özge'nin kafasından döküvermiş. Neye uğradığını bilemeyen Özge yataktan ok gibi fırlamış. Gökhan Bey "Görev tamam. Artık işe gidebilirim. Özgeciğim mutfakta kahvaltın hazır. Kahvaltını yap ve hazırlan. Servisin gelmek üzere." diyerek Özge'yi yanaklarından öpüp evden çıkmış. Özge her ne kadar babasının şakasına kızsa da babasının öpücüğü her şeyi unutturmuş.
Özge kahvaltı yaparken nedense bir anda aklına Ankara'da yaşadığı günler gelmiş. Babasının eski görev yeri Ankara olduğu için uzun yıllar orada yaşamışlar. Can dostu, Savcı Emre Bey ve eşi Avukat Defne Hanım'ın çocukları Arda ile de Ankara'da tanışmışlar. Gökhan Bey denizi çok sevdiği için memleketi Aydın'a tayin istemiş. O nedenle Özgeler 2 yıldır Aydın'da yaşamaktaymış. Ardalar da babasının tayini Rize'ye çıktığı için 1 yıldır Rize'de yaşamaktaymış.
Nöbetten dönen Gamze Hanım'ın "Özgeee!" sesiyle kendine gelen Özge hazırlanmak için mutfaktan çıkmış. Annesinin yanına gitmiş.
Annesi onun hemen evden çıkmasını istemiş. Özge de hazırlanıp, annesinden öpücüğünü almış ve evden çıkmış. Tam o an da servis gelmiş. Serviste sınıf arkadaşı Damla'nın yanına oturmuş. İkisi birbirine "Günaydın !" demiş ve ardından Özge "Dün akşam yardımlaşmanın ve birlik olmanın önemini anlatan bir yazı okudum ve çok etkilendim" demiş Damla da "Ben de geçen hafta bu yazına benzer bir hikâye okudum ve çok sevdim. Keşke bizim de yardım edeceğimiz, birlik olabileceğimiz bir şeyler yapabilsek... Diye düşünmeye devam ederken zaman hemen geçmiş, okulun önüne gelmişler.
Okula geldikten 15 dakika sonra ders başlamış. Öğretmen, sınıftakilere bir kardeş okuldan bahsetmiş. "Çocuklar kardeş okulumuzun kitap ve okul ihtiyaçlarını gidermek için daha önce okuduğunuz kitapları, kullanmadığınız okul araç-gereçlerini bana getirmenizi istiyorum. Bu konuda hassasiyet göstermenizi bekliyorum." demiş. Bunu duyan öğrenciler çok sevinmişler aynı zamanda çok şaşırmışlar. Ardından sınıfça "Tamam öğretmenim" diye bağırmışlar.
Aradan bir hafta kadar süre geçmiş, gerekli ihtiyaçlar toplanmış. Tam yirmi beş koli kitap on sekiz koli okul araç-gereci gelmiş. Bu duruma sınıftaki herkes çok sevinmiş. Artık yola çıkma vakti gelmiş. Kapının önüne kocaman bir minibüs gelmiş, o kalın kornasıyla "düüüt düüüüüüt" yapmış ve herkes minibüse binmeye başlamış. Kısa bir süre sonra kardeş okula varmışlar. Kolileri yavaş yavaş indirmeye ve yerleştirmeye başlamışlar.
Özge kolileri yerleştirmeye yardım ederken merdivenlerde ağlayan bir kız görmüş. Özge önce kıza adını sormuş. Ağlayan kız:
- Adım Melis demiş.
Melis Özge'den iki yaş küçükmüş. Özge Melis'e neden ağladığını sormuş. Melis arkadaşları onunla oynamadığı için ağladığını söylemiş.
Özge Melis'e gel ağlama istersen kolileri yerleştirmeme yardım edebilirsin. En azından bizimle beraber olmuş olursun, birlikte kolileri yerleştiririz. Böylece daha çabuk bitirmiş oluruz. Melis çok heyecanlanmış gözyaşlarını silerek sevinçle kalkıp yardım etmeye başlamış.
Özge ve Melis birlikte çalışmaktan keyif almışlar. Birlikte kitapları yerleştirme işini bitirince oyun oynamak için bahçeye çıkmışlar. Saklambaç oynamaya karar vermişler. O sırada Melis'in sınıfından Ahmet ve Menekşe de onlarla oyun oynamak için yanlarına gelmiş.
"Biz de oynayabilir miyiz ?" demişler. Melis bu teklife çok mutlu olmuş. Sevinçle bu teklifi kabul etmiş. Beraber oynayacaklarmış, taş kâğıt makasta Özge ebe olmuş. Özge otuza kadar saymış ve arkadaşları saklanmış, Özge de onları sobelemeye çalışmış. Birlikte çok eğlenmişler. Ahmet ve Menekşe Melis'i çok sevmişler. Oyuna devam edeceklermiş ama zil çalınca sınıflarına koşmuşlar.
Zil çalıp içeri girdiklerinde artık getirdikleri kolileri okuldaki öğrencilere dağıtmaya başlamışlar. Özge, arkadaşları ve öğretmeni ile sınıfları tek tek dolaşarak arkadaşlarına getirdikleri kitap ve okul araç gereçlerini hediye etmişler. Tüm sınıfları büyük bir heyecanla geziyorlardı ve herkesi mutlu görünce onlar da çok mutlu oluyorlardı. Son bir sınıf kalmıştı o da Özge'nin az önce teneffüste tanışıp saklambaç oynadığı Melis, Ahmet ve Menekşe'nin sınıfıydı. Bu sınıfa girdiklerinde birbirlerini görünce çok şaşırdılar.
-Aaaaa bu Özge değil mi? dedi Ahmet.
-Evet, dedi Menekşe heyecanla.
Sıraları dolaşıp getirdikleri kitapları ve malzemeleri arkadaşlarına hediye eden Özge de onları görmüştü ve çok sevinmişti. Özge o an bu güzel arkadaşlarla arkadaşlıklarının devam etmesi gerektiğini düşündü. Ama bu nasıl olabilirdi? Birazdan bu son sınıfa da hediyeleri verdikten sonra servise binip okullarına geri döneceklerdi. Ama o arkadaşlarından bir anda kopmak ve hayatlarından çıkmak istemiyordu. Bunları düşünürken o an birden aklına bir fikir geldi.
Melis'in yanına geldiğinde üzerinde telefon numarası olan kolundaki bilekliği çıkarıp Melis'in kalemliğine bıraktı. Melis farkına varmamıştı.
Malzemelerin dağıtımı bitmiş artık veda zamanı gelmişti. Bütün sınıf hep bir ağızdan "Teşekkür ederiz!" diye bağırdı. Herkes çok duygulandı. Yardımlaşmanın verdiği mutluluk yüzlerde tatlı bir tebessüm oluşturdu.
Vakit oldukça ilerlemişti. Bu nedenle vedalaştılar. Özge ve yanındakiler servise binip tekrar okula döndüler. Özge'nin aklı Melis'te kalmıştı. Nedense kıza karşı bir yakınlık hissediyordu içinde. Okuldaki eşyalarını alıp eve vardı. Ödevlerini yaptı, karnını doyurdu ama aklı hala Melis'teydi. Akşam anne babasına olanlardan ve Melis'ten bahsetti. Anne babası, Melis ile tekrar karşılaşmayacağını düşünerek çok oralı olmadılar. Basit ifadelerle geçiştirdiler. Özge yatmadan önce günlüğünü eline aldı. Oraya da Melis ile ilgili düşüncelerini ve o gün yaşananları anlattı.
"Sevgili günlük,
Bugün yaşadığım duygularımın tarifi yok. İçim içime sığmıyor. Sana anlatmadan duramayacağım. Okulda çok güzel şeyler yaşadım. Arkadaşlarımla el ele vererek insanların mutlu olmasına katkıda bulunduk. Onların o mutluluğuna, yüzlerindeki tebessümüne şahit olmak gerçekten gurur vericiydi. Kardeş okulumuzda yeni arkadaşlar da edindim. Özellikle Melis ile tanışmamızı hiç unutmayacağım. İlk gördüğümde ona kanım kaynadı. İyi bir dost olacağımıza inanıyorum. Aceleyle ayrıldık okuldan ama kalemliğine telefon numaramı bıraktım inşallah bana ulaşır. Heyecanla Melis'ten gelecek aramayı bekliyorum. Annemle babam bunun pek mümkün olmadığını söyleseler de ben Melis ile daha güzel birçok proje yapacağımıza inanıyorum."
Özge, günlüğünü yazıp bitirdiğinde saat epey geç olmuştu. Uyku saati geçiyordu bir an önce uyumalıydı ama mutluluktan içi kıpır kıpırdı ve bu durum uyumasına engel oluyordu. Bir süre uyuyamadı gün boyu yaşadıklarını hayal etti durdu.
Uyandığında onu çok şaşırtacak bir şey olmuştu. Gözlerine inanamadı gece boyu kar yağmıştı ve her yer bembeyaz olmuştu. Bu sabah onu annesi uyandırmaya geldi. Ama Özge çoktan uyanmıştı bile. Annesi bu duruma şaşırsa da mutlu oldu. Kahvaltıyı hazırlamıştı Özge'nin kahvaltı yapıp hemen servise yetişmesi gerekiyordu. Servis tam vaktinde gelmişti. Özge hemen servise bindi ve yakın arkadaşı Damla'nın yanına oturdu. Dün gittikleri kardeş okulu konuştular yine. Öğretmenlerinden onları tekrar götürmesini istemeyi planladılar. Onlar bu planı konuşurken okula varmışlardı bile. Servisten inip hızlıca sınıflarına geçtiler. Kar hala yağıyordu. Okulları sıcacıktı ama Özge'nin aklına bir şey takılmıştı. Bu konuyu arkadaşlarıyla da paylaşmak istedi. Dün gittikleri kardeş okul çok da sıcak değildi. Bu kış günü nasıl ders işleyeceklerdi bu soğukta. Özge'nin düşüncelerine Damla ve diğer sınıf arkadaşları da hak verdi. Herkes birlik olup neler yapabiliriz diye düşünmeye başladı. En iyisi bu konuyu öğretmenleriyle konuşmaktı. Herkes bir fikir öne sürüyor hep birlikte el ele vererek bu konuda kardeş okuldaki arkadaşlarına nasıl yardım edebileceklerini planlamaya başlamışlardı bile. Bu durumu öğretmenlerine anlatmak için heyecanla bekliyorlardı. Özge, Melis' i tekrar göreceği için çok sevinçliydi. Melis'ten beklediği telefon daha gelmemişti Özge bunun nedenini düşünürken sınıf öğretmenleri elinde bir kâğıtla içeri girdi.
Evet, evet! Öğretmenin elindeki bir mektuptu.
Öğretmeni:
-Bu mektup kime geldi acaba?
Özge bir anda heyecanlandı ama olabilir miydi? Ben telefon bekliyorum diye düşünürken öğretmeni mektubu uzatarak ''Kardeş okuldan sana mektup var.''dedi. Özge mektubun Melis'ten olduğunu görünce havalara uçtu. Nihayet Melis ile iletişime geçecek ve arkadaşlığı devam edecekti.
Özge mektubu defalarca okudu. Melis hem okullarına yapılan yardım kampanyası için teşekkür ediyor hem de arkadaş olmalarından duyduğu mutluluğu anlatıyordu. Okulda artık daha mutlu olduğunu, Ahmet ve Menekşe ile onun sayesinde arkadaşlık kurduğunu yazmıştı. Oysa Melis arkadaşı olmadığı için ağlayan bir kızdı. Şimdi yeni arkadaşlıklar da kurduğunu anlatıyordu. Özge bu duruma çok mutlu olmuştu.
Bir okul günü de mektup heyecanıyla bitmişti. Özge akşam gelen mektubu anne ve babasına da okudu. Bu mektuba onlarda çok mutlu olmuşlardı.
Babası:
-Özgeciğim, Melis'e sen de bir mektup yazabilirsin.
Özge:
-Tabi ki yazacağım babacığım hem de bu akşam.
Özge heyecanla odasına koştu. Kalemi, kâğıdı aldı. Acaba yeni bir yardım kampanyası planladıklarını yazmalı mıydı? Yoksa sürpriz mi olmalıydı? Diye düşünerek başladı yazmaya.
Mektubunu aldım ve çok sevindim. Senden telefon beklerken mektubun gelmesine çok şaşırdım. Yine iletişime geçebildiğimiz için çok mutlu oldum.
Size verdiğimiz kitapları okuyor musunuz? Atasözleri kitabını okudun mu? Bu kitabı okumanı tavsiye ederim.
Seni tekrar görmek için sabırsızlanıyorum. Sevgilerimle
Özge mektubunu sabah okula gitmeden göndermiş. Onlara tekrar yapacakları yardım kampanyasının sürpriz olması için mektupta bahsetmemiş.
Sınıfta arkadaşları ve öğretmeni ile yardım kampanyası için kıyafet, ayakkabı gibi eşyalar toplamaya karar vermişler. Kısa sürede okullarında çok eşya toplanmış . Bu kadar kısa sürede toplanmasına çok şaşırmışlar.
Özge eve gidince annesine çok eşya toplandığını anlatmış Annesi de iyi ki kampanya yapmışsınız Yoksa bu kadar eşya toplayamazdınız.E ne demişler "Bir elin nesi var iki elin sesi var" demiş.
Kardeş okula gitme zamanı gelmiş. Özge okulda Melis'i aramış. Ama bir türlü bulamamış. Çünkü Melis ve arkadaşları saklambaç oynuyorlarmış.
Özge sonunda Melis'i bulmuş. Melis onu görünce çok mutlu olmuş. Sonra Özge konuşmaya başlamış.
Sonra zil çalmış ve sınıflara eşyaları taşımaya başlamışlar ilk Melislerin sınıfına gitmişler.
Bir koliyi açmışlar ve Özge kolinin içindeki pespembe yaldız işlemeli bir montu Melis'e uzatmış ve "Bence bu mont sana çok yakışacak."demiş. Özge ve arkadaşları bütün sınıfa ondan sonrada bütün okula getirdikleri malzemeleri dağıtmışlar ve Özge yine yardımlaşma duygusunun tadına varmış.
O gün de öyle geçmiş kardeş okullarına gittikleri günden sonraki gün Özge derin uykusundan annesinin sesiyle kalkmış ama bu gün diğer günler gibi gelmiyormuş ona çünkü artık başka insanların hayatına yapılan o küçük dokunuşun yardımlaşmanın tadına varmıştır artık yaşadığı her şeyde başkalarını düşünmeye başlamıştır.
Hazırlandıktan sonra yine servisine binmişti. Damlaya selam verdikten sonra hissettikleri hakkında konuştular. Damlada Özgenin hissettiklerinden çokta farklı şeyler düşünmüyordu.
Servisteki konuşmaları zamanın nasıl geçtiğini fark ettirmemişti. Okula gelmişlerdi Özge dersleri dinliyordu fakat aklı hala kardeş okullarında kalmıştı. Bir gün daha ellerinden kayıp gidiyordu fakat yeni bir gün başlıyordu.
Özge bu günde dünkü hissettiklerinin etkisinde uyandı. Her zamanki döngü içinde servise binip okula gitti. Ama ilk derste Öğretmeni elinde bir mektup zarfıyla içeri girip ;
-Galiba kardeş okuldaki öğrencilerle iyi arkadaşlıklar kurmuşsun neredeyse her gün sana mektup geliyor, dedi.
Özge ise;
-Evet gerçekten iyi arkadaşlıklar kurdum,dedi.
Özge zarfı açtı ve zarfın içinde şöyle yazıyordu;
Merhaba Özge
Öğretmenlerimiz ve biz bu yapmış olduğunuz duyarlı davranışlardan ziyadesiyle memnun olduk ve sizi artık kendi okulumuzun birer ferdi gibi görmeye başladık.
Yakında okulumuzda yerli malı kutlaması yapacağız ve bu kutlamayı sizlerle birlikte yapmak istiyoruz. Hem de bu sayede diğer arkadaşların da sizinle tanışıp kaynaşma fırsatı olacaktır, yeni yeni oyunlar da oynarız hep birlikte..
Sınıf annelerimiz aralarında fikir birliği yapmışlar sizlere çok güzel börekler, poğaçalar, açmalar, pastalar, sarmalar, her türlü el emeğinin sergilendiği bir ziyafetle sizleri misafir edip ağırlamak istiyorlar.
Ayrıca mektubu gönderdikten sonra bana vermiş olduğun kolinin içindeki telefon numarasını fark ettik ve numarayı kaydettik. Telefonla bundan sonra daha sık görüşme imkânımız olduğu için çok mutlu oldum. Sizlerle tanıştığımız o günden beri yalnız olmadığımızı hayatta çok güzel kalpli insanların olduğunu fark ettik ve hayatımıza renk kattığınız için sizlere teşekkür ediyoruz.
Özge mektubu okumayı bitirdikten biraz sonra bir telefon geldi ve ses Melis' in sesiydi, heyecandan içi kıpır kıpır olmuştu, sevinçten gözlerinin içi parlıyordu. Melis' le uzun uzadıya konuştular, tekliflerini öğretmenine ileteceğini söyledi Melis. Telefonu kapattıktan sonra Melis hemen annesinin babasının yanına gitti ve olan biten her şeyi anne ve babasına anlattı. Bu gelişmelere onlarda çok sevindiler hatta Gamze Hanım;
- Eğer gitmeye karar verirseniz bizlerde yerli malı için güzel şeyler hazırlarız götürürsünüz hep beraber paylaşıp afiyetle yersiniz, diye de ekledi.
Sabah olmuş, Gökhan bey hazırlanmış gitmek üzereyken Özge' yi alnından öperek uyandırdı.
-Kahvaltın hazır, servisim gelmek üzere, benim çıkmam lazım, dedi.
Özge uyandı, elini yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltısını yaptı. Annesi ;
-Özgee..! diye seslendi.
Nöbetten gelmişti, biraz konuştular annesiyle... Özgenin servisi de gelmişti Özge hemen aşağı indi servise binip Damlanın yanına oturdu. Yol boyunca heyecanla olup biten her şeyi Damlaya anlattı. Bu olup bitenleri öğretmenleri ve arkadaşlarıyla paylaşmayı kararlaştırdılar.
Özge' yle Damla öğretmenleri ve arkadaşlarıyla olup biten her şeyi paylaştılar. Öğretmeni diğer öğretmenlerle konuşacağını ortak bir karar alarak hareket etmeleri gerektiğini söyledi.
En son ders, öğretmenleri sınıfa girdi.
-Olumlu bir karar aldıklarını ve Yerli Malı Haftasını kardeş okulda kutlamanın çok güzel bir fikir olduğunu ve diğer öğretmenlerinde bu fikri çok beğendiğini, dile getirdi.
-Yalnız oraya boş gitmek yerine bizim de Yerli Malı Haftasını kutlamak için güzel şeyler hazırlayıp kardeş okula götürmenin paylaşımcı olmak adına çok güzel olacağını söyledi.
Bu şekilde etkinlik için gerekli planlamaları yaptılar.
Planlanan o gün nihayet gelmişti. Bütün hazırlıkları yapıp yola koyuldular kardeş okula geldiklerinde bir de ne görsünler; her yer ziyafet sofrasına dönüşmüş gibiydi. Onların getirdikleri yiyecekleri de sofralara dahil ettiler. Çeşitlilik adeta öğrencilerin gözlerini kamaştırmıştı.
Melis'in Öğretmeni bu güzellikleri göstererek ;
- Bakın çocuklar atalarımız ne demiş "Bir elin nesi var iki elin sesi var." Güçlerimizi, imkânlarımızı, emeklerimizi, heyecanlarımızı coşkularımızı, hayallerimizi, birleştirdiğimizde nasıl güzellikler ortaya çıkıyormuş hepimiz canlı canlı şahit olduk şu anda... Zaten atalarımız ne söylemişse tecrübe ederek söylemişler ve çok güzel tespitlerde bulunmuşlar. Biz de atalarımızın söylediği bu güzel sözlere kulak verip üzerine düşünmeli ve ibret alıp ona göre hareket etmeliyiz, dedi.